Kahveleriniz hazırsa sizi 40 yıl hatırı olan bir serüvene çıkarmak istiyorum. Evet doğru tahmin ettiniz bu serüvenin baş kahramanı ‘’Siyah İnci’’ lakaplı, 500 yıllık içme geleneğiyle birçoğumuzun hayatında önemli yeri olan Türk kahvesinden başkası değil.
Türk kahvesi kendine has yapım şekli,
tadı ve içimiyle her zaman en çok tercih edilen kahve çeşidi olmuştur. Kökeni
Yemen’e dayanan bu hoş kokulu kahvenin tarihi 16. Yüzyıla uzanıyor. Kahvenin
16. yüzyılda Habeşistan’da yani bugünkü adıyla Etiyopya’da yer aldığı ve ismini
de burada bulunan Kaffa şehrinden aldığı tahmin ediliyor.
Kahvenin Osmanlıya gelişi
hakkında çeşitli görüşler vardır. Ama en çok kabul göreni 1536 yılında Yemen’in
işgali sonrası Yemen Valisi Özdemir Paşa’nın Yemen’de içtiği kahveyi çok
beğenmesi üzerine kahve çekirdeklerini İstanbul’a yani saraya getirdiğidir. Akabinde
sarayda bulunanlar öyle sevmiş ki bu kahveyi, sırf kahve yapımı için Kahvecibaşları
işe alınmış. Alınan Kahvecibaşları en bilgili en sabırlı kişiler arasından seçilmiştir.Kahvecibaşlarından
Sadrazamlığa kadar yükselenler de olmuştur. Sarayda yoğun ilgi gören bu
içeceğin halk tarafından kabul görmesi de çok uzun sürmemiştir. Yemenli bir
tüccarın 1555 yılında Tahtakale’de açtığı kahvehane İstanbul’un ilk kahvehane
olarak bilinmektedir.
Kahvenin Avrupa’ya yayılması
Osmanlı sayesinde olmuştur. Venedikli tacirler 1615 yıllında Viyana Kuşatması
sırasında Osmanlı askerlerinin geride bıraktıkları kahve çekirdeklerini ilk
başta hayvan dışkısına benzetmişler. Bunun üzerine ısınmak için kahve
çekirdeklerini ateşe atmışlar ve yanan kahve çekirdeklerinin kokusundan mest
olmuşlar. Tacirler bunun Osmanlı’da içtikleri kahve olduğunu anlamış ve
böylelikle kahve Avrupa’ya yayılmıştır.
Türkçede günün ilk öğünü olarak
kullanılan kahvaltı kelimesi kahve ve altı kelimelerinin birleşiminden
oluşmaktadır. Bu da kahvenin Türk kültüründeki yerini önemli ölçüde belirtir
niteliktedir. Ayrıca Türk ailelerinde kız isteme törenleri için gelin adayı
gelen misafirlere köpüklü Türk kahvesi ikram etmekte hatta bazı yörelerde gelin
adayı damat adayına özel tuzlu Türk kahvesi hazırlar, damat adayının bu kahveyi
şikâyet etmeden içmesi gelini çok sevdiğini ve onun için tüm zorluklara
katlanabileceğini simgelemektedir.
Türk kahvesi sunumu ile de diğer
kahvelerden farklıdır. Günümüzde Türk kahvesi su ya da maden suyu ile ikram
edilir. Kahvenin yanında su verilmesinin nedeninin Osmanlı’ya dayandığı düşünülmektedir.
Bir misafir geldiğinde kahve ile su ikram edilir, misafir suyu önce içerse
karnının aç olduğunu; kahveyi önce içerse tok olduğunu belli edermiş. Su ile
ikram edilmesinin bir diğer açıklaması da şöyle; kahve içiminden önce su ile
ağız temizliği yapılır, bu şekilde su içen kişi, kahvenin tadını daha iyi almaktadır.
Türk kahvesinin bu kadar
benimsenmesinin başka bir nedeni ise dünyada falına bakılan tek kahve olmasıdır.
Kahve içilip bitirilir, biten kahve fincanının ters çevrilip soğuması beklenir
daha sonra fincanın içinde kalan telvenin şekline bakılıp yorumlanmasıyla fal
bakma geleneğinin de Osmanlı’dan günümüze geldiği bilinmektedir. Osmanlı’da
haremdeki cariyeler tarafından bir tür eğlence aracı olarak üretilmiş olan fal
bakma geleneği günümüzde hala devam etmektedir. Hatta Türk Kahvesi Kültürü ve
Geleneği ismiyle UNESCO’nun somut olmayan kültürel miras listesine girmiştir.
Yazıya başlarken Türklerin kahve
için söyledikleri sözlerden yararlandım bitirirken Nobel ödüllü şair ve
müzisyen Bob Dylan’dan bir alıntı yapmak istiyorum:
‘’Bir fincandaki kahve gibidir
hayat bazen tatlı bazen değildir
Önemli olan kahvenin tadı
değildir zaten,
Onu kiminle içtiğinizdir.’’
Sizlerin de kahveleri hep güzel insanlarla
içmeniz dileğiyle.
Kaynakça:
Kemalettin K.,M.Sabri K.(2015).Türk Kahvesi. İstanbul: YKY Yayınevi
Yazar: Sümeyye Betül KAYIR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder