16 Kasım 2021 Salı

Şifa Bulma Yöntemlerinden Hıltlar Teorisi

Hıltlar teorisi, birkaç dersimde arka arkaya gördükten sonra üzerine araştırma yapmaya değer gördüğüm bir konu oldu. Ve böylelikle de bu konu üzerinde incelemeler yapmaya başladım. Bu yazıda sizlere genel hatlarıyla Hıltlar Teorisini anlatacağım.

Osmanlıda kullanılan İslam tıbbına göre beslenme ve sağlık arasında önemli bir ilişki vardır. İnsan vücudunda dört hılt bulunduğuna inanılır. Bu hıltların yanlış beslenmeyle insanları hasta ettiği, doğru beslenmeyle de iyileştirdiği düşünülür. Bunlar; kan, balgam, kara safra (sevda) ve sarı safradır. Bedeni dolaşan kan akıcı ve sıcak, beyinde bulunan balgam akıcı ve soğuk, midede bulunan kara safra (sevda) kuru ve soğuk, karaciğerde saklanan sarı safra ise kuru ve sıcaktır. Eskilerin inancına göre; ilkbahar kanı, yaz safrayı, sonbahar sevdayı, kış da balgamı; eğer aylara göre bakacak olursak da ocak tatlı balgamı, mayıs kara kanı, haziran sıcak kanı, temmuz sarı safrayı, aralık tuzlu balgamı harekete geçirmiştir.

Başlarda rahiplerin elinde bulundurduğuna inanılan şifa dağıtma gücü, ilerleyen zamanlarda felsefecilere ve onların içinden çıkan hekimlere de geçmiştir. Tabii ki o dönemde sanıldığı üzere bu doğaüstü bir güç değildir. Hekimlerin zamanla farklı ekoller oluşturmaları “Humoral Patoloji’yi” ortaya çıkarır. Humaral Patoloji zamanla birçok bilimle etkileşime girmiştir.

Antik Yunan ve Roma tıp filozoflarınca geliştirilen, sağlığı dört beden sıvısı ile ilişkilendiren bir tıp teorisi olan Humoral Patoloji, İslam tıbbında ise “Ahlat-ı Erba” (dört hılt/sıvı) olarak adlandırılır. Dört hıltın dengeli olması, kişinin “Hılt-ı Mahmut” seviyesinde ve sağlam bir bünyeye sahip olduğu anlamına gelir.

Ahlat-ı Erba anlayışı eski Mısıra dayandırılmıştır. Hekimler bu sıvıların vücuttan boşaltılmasıyla hastalıkların iyileşeceğini düşünmüşlerdir. Günümüzde hala kullanılan hacamat, sülük gibi tedavi yöntemleri buradan gelmektedir. Ancak ilk başta önemli olan vücudun hılt dengesinin bozulmaması için yenilene içilene dikkat edilmesidir. Dışardan hıltların dengesini bozacak maddelerin vücuda girmemesine dikkat edilir. Teorinin sahibi ve  çizgilerini netleştiren Bergamalı Galenos olarak kabul edilmiştir. Aynı zamanda Hipokrat ve Memon da hıltlar üzerine çalışmalar yapmışlardır. Bu teoride önemli olan iki şey, hıltların ve yiyeceklerin vücut üzerindeki etkisidir. Bizans beslenme takviminde; yiyecek içecek miktarı, öğünlerin sıklığı gibi insanların rutin yaşantılarındaki bütün etkinlikleri hıltlara göre ayarlanmıştır.

Yunan ve Roma uygarlıklarında şifa olarak şarap kullanılırken Osmanlıda içki dinen haram olduğundan bunun yerini şerbetler almıştır. Şifa amaçlı kullanılan en yaygın şerbet ise “sirkenci şerbeti” olarak bilinir. İçerisinde bulunan sirke ve bal ile hastalıklar üzerindeki etkisi oldukça fazladır. Hıltların tedavisinde genellikle tam tersi özelliklere sahip ilaçlar tercih edilmiştir. Örneğin; kan sıcak-nemli bir hılttır, bu hıltı dengelemek için kuru-soğuk bir ilaç seçilmelidir. Andrew Dolby, Bizansın Damak Tadı isimli kitap serisinde “Yemesi hoş olan tüm besinler, yemesi nahoş olanlara göre daha iyi sindirilir.” demiştir.

Hıltlar teorisinde baharatların yeri oldukça önemlidir. Baharatlar sadece lezzet için değil aynı zamanda sağlık için de yemeklere katılmıştır. Hekimler, hastaları önce yiyeceklerle tedavi etmeye çalışmış bunu yaparken de baharatlara başvurmuşlardır. İlaçlar en son çare olarak görülmüştür.

Hıltlar teorisinde dikkat çeken bir diğer konu ise mizaç tahlili sırasında da teorinin kullanılmasıdır. Mahrur – sıcak tabiatlı, mebrud – soğuk tabiatlı, yabis – kuru tabiatlı ve mertub – yaş tabiatlı gibi… 

 

Kaynakça:

Dündar Arıkan, A. (2020) Türk Mutfak Kültürü, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları

Orhun D. ve Akıllı K. (2019) Yedikleriniz Davranışlarınız Olur, İstanbul: Velespit Yayınları

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder