30 Kasım 2021 Salı

İNANÇ İKRAMI OLARAK AYRAN AŞI

 

Evimde çokça sevilen ayran aşını çevremden dinlediklerim ve kendi gözlemlerimle sizlere anlatmak istiyorum. Bu yazıda kaynak kitaplar değil kişilerdir.

Ayran aşı olarak adlandırılan yemek aslında bir çorbadır. Ülkemizin doğu kesimlerinde yöre halkının asırlara dayanan bu tüketimi günümüzde halen devam etmektedir. Ata kültüründen kalan, tarifinin ve tadının değişmesine izin verilmemiş şifalı yemeklerden biri olarak bugün de aynı şekilde yapılmaktadır. Hastalık, misafirlik, kız isteme merasimlerinde ve düğünlerde gelen kişilere içtiklerinde şifa olsun diye ikram edilmektedir. Yöre halkına en önemli anlarında şahitlik eden bu çorba göçler aracılığıyla daha geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. İlerleyen zamanlarda yerleşik hayata geçilmesiyle birlikte insanlar hayvancılık ve kısmen çiftçilik ile yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Hayvancılıktan elde edilen sütün yoğurda dönüşmesinden ve  dağlarda insan eli değmeden filizlenip yeşeren ruhani bitkilerden yapılmıştır. Günümüzde insanlar bu çorbayı zenginleştirmek için tarife nohut ve buğday ekleyerek daha tok bir kıvama getirmişlerdir.

Deneyimleyen kişilere sorulduğunda tabağa daldırılan kaşığın, tabağın dibini görüp yukarı çekilmesiyle yoğurt içinde saklanan otların kaşıktan taşmak üzereyken kaşığın ağza alınması sonrası verilen tat tarifi şu şekilde anlatılmaktadır: damağın dürtülmesine sebep olan ekşi yoğurdun verdiği haz ile dişe dokunur kıvamda pişen baklagillerin ve boğazı ferahlatan otların lezzet bütünlüğü sağladığı ve bu karmaşık tadın yutkununca keyif verdiği söylenmektedir. Kim bilir daha nice bölgelerde keşfedilmeyi bekleyen tatlar mevcuttur. Bu bilinenin çok küçük bir kısmıdır.

Ayran aşı, eski toprakların hasbelkader keşfettiği yemeklerden sadece bir tanesidir. Böyle manalı değer kazanan ve ayrı tutulan bir çorbanın her anlamda iç ısıtan cinsten olduğunu söylemek mümkündür. Önce kaşığı tutmakla başlayan mutluluk serüveni yerini ağızda birleşen malzemelerin hazzına bırakmaktadır. Boğazı temizleyen otların ferahlatıcı aroması, geçtiği her yere bir güzel “merhaba” demektedir. Tüketim alanından kıvamına kadar yapılan yorumlara sizleri de dahil etmek istedim.

Yalnızca lezzetli olduğu için tükettiğimiz birçok yemeğin aslında derinlerde bir hikayesi vardır. Tarihsel serüveni boyunca farklı insanlara, kültürlere şahitlik edip günümüze gelmişlerdir. Bu kültürel lezzetleri herhangi bir yerde değil de kendi bölgelerinde pişiren insanların ellerinden tatmak gereklidir. Diz çöküp oturacağımız yer sofrasından tutalım da o sofrada edilecek sohbetin tadına varmak için gidip görülmelidir. Yenilen her yemeğin tadını ortak duygular belirlemektedir.

“Ağız tadıyla yemek yiyelim.” cümlesinde anlatıldığı gibi ağız tadıyla yaşamalı ve ikram edilen her yemeği tarladan önümüze gelene kadar uğruna harcanan emeğin farkında olarak tüketmeliyiz.

Beraber bu lezzet hazzına ulaşmak dileğiyle. Daha nice şifasını gizleyen kültürlerin güzel yemeklerini hep beraber keşfetmeye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder